Reptilien

Wirbeltiere 3

Sürüngenler

1. Soyları 1.1 Sürüngenlerin ataları Sürüngenlerden bahsedildiğinde, çoğumuzun aklına bu omurgalıların ataları, yani dinozorlar gelir. İlk sürüngenler yaklaşık 260 milyon yıl önce türedi ve dünyamıza 160 milyon yıl boyunca hükmettiler. „Reptil“ kavramı bundan 200 yıl önce oluştuğunda, birçok fosil biçim henüz tanınmıyordu bile, çünkü bugün bilindiği gibi, tarih öncesi „reptiller“ sürünmüyorlardı; onlar yürüyebiliyor, yüzebiliyor, tırmanabiliyor ve uçabiliyorlardı. Bu, bir Bradizor Baini iskeletidir. 252 milyon yıl önce yaşadı ve Yukarı Perm döneminde yaşayan ilk reptillerden sayılır. Dört bacağının duruşu biraz kaplumbağaları hatırlatır. Hareketleri onlarınkine benzer şekilde yavaştı ve bradi ismini bu yüzden aldı, çünkü ‚bradi’ yunanca olan ‚bradys’ kelimesinden gelir ve ‚yavaş’ demektir. Brezilya’dan gelen bu yırtıcı hayvan da dinozorların bir öncüsüdür. 235 milyon yıl önce yaşadı ve vücut yapısı Bradizor’un aksine daha ince, bacakları ise daha uzundu. Orta Avrupa’da da 220 milyon yıl önce, Bavyera’da bulunan ve gösterilen bütün iskeletler gibi Münih’teki Paleontoloji Müzesinde sergilenen bu Plateosaurus gibi dev reptiller yaşadı. İri cüssesine rağmen oldukça küçük dişleri olan bu canavar sadece bitkilerle beslenirdi. Bu küçük yırtıcı dinozor da Almanya’da bulundu ve sadece büyük boyda dinozorların olmadığının bir kanıtıdır. Compsognathus longipes bir tavuğun büyüklüğünde idi, bir kuşunki gibi içi boş kemiklere sahipti ve 150 milyon yıl önce ancak 3,5 kg gelen ağırlı ile aynı dönemde yaşayan türlerin son derece hızlı bir temsilcisi idi. İki ayağını kullanarak koşardı ve anatomisi bir reptilden çok, arkeopteriks gibi bir kuşu andırıyordu. Bugünkü sürüngenlerin öncüleri, kara ve suyun haricinde, havaya da hükmediyorlardı. Solnhofen taşocaklarında sık sık fosilleri bulunan bu Ramforinkus gibi uçan dinozorlar, böcek ve balıklarla beslenirdi . Altın çağları, Mezozoik ve Tebeşir Çağlarıdır. Karada yaşayanlarda olduğu gibi, uçan dinozorların da değişik boyutlarda örnekleri vardı. Serçe boyundan, 15 metrelik kanat açısına kadar. 1.2 Noktalı Kamadiş Memleketi Yeni Zelanda olan bu kertenkele, milyonlarca yıl boyunca karakteristiği günümüze dek çok az değişen tek dinozordur; yani canlı bir fosil! Maori’lerin dilinde, adına „diken taşıyıcı“anlamına gelen Tuatara ismi verilmiş. Tuatara bilimsel açıdan, Almancası „Keilzahnsaurier“ olan Sphenodontida grubundan sayılır. Genelde sıcak ortamları seven reptillerin aksine, Tuatara gerçek aktivitesini 9 ila 14 santigrad derecede gösterir. Acemi bir göz, bu hayvanı basitçe bir keler veya kertenkele olarak tanımlar, ve böylelikle doğru bir şekilde, reptillerin sınıfına bağlar. Reptilleri nasıl tanıyabiliriz? 1.3 Sürüngenler tehlike altında (8 fotoğraf) 2. Sürüngenlerin ortak özellikleri 2.1. Pullu deri Kaplumbağalar sınıfı ilk reptillere aittir. Herkes bu hayvanı kabuğundan tanır. Kaplumbağaların çift kabukları vardır. İnce, bağadan bir tabakanın altında gövde iskeleti ile birlikte sağlam, kemik bir kapsül, yani kemikleşmiş kabuğu oluşturan sert bir zırh bulunur. Reptiller puldan bir giysi taşırlar. Bu pullar bağadan oluşur ve gözle görülür bir koruma sağlar. Pulların büyüklüğü, şekli, düzeni ve kalınlığı türden türe değişir. Reptillerin nasırlaşmış üst derisi kurudur ve salgıbezleri yoktur. Bu sebeple terlemezler ve aşırı vücut sıcaklığını buharlaşma yolu ile atamazlar. Bu, yeşil iguananın derisi için de geçerlidir. Bütün diğer reptillerde olduğu gibi, onu da aşırı kurumadan korur. Bu hayvan ilk bakışta bir yılana benziyor. Ancak karın yüzeyindeki pulların bir yılanınki ile benzerliği yoktur. Pullar, karın ve sırt bölgesinde büyük ölçüde aynıdır. Bu, kertenkelelerden sayılan bir kör yılandır; yani: ayaksız bir kertenkele! Bu diken kuyruklu agame gibi bir kertenkelede de karın bağlarını boşuna ararız. Yılanların üst derisi büyüyemediği için, zaman zaman atılır. Bu atılan deriye yılan kavı denir. Kertenkelelerde üst deri ancak parçalar halinde ayrılır. Altından çıkan taze deri daha parlak renktedir. Timsahın keratin pulları çok kalındır, bu yüzden zırhlı kertenkelelerden bahsedilir. Önde, ilk üçünde pençeler olan, perdeli beş parmak. Arkada, sadece dört tane, ama yine perdeli parmak ve yine ilk üç parmakta pençeler. Bu ön kısımları körelmiş pençeler, tırmanmak için değil, daha çok pençelemek ve eşmek için uygundur. Birçok sürüngenin meşinleşmiş derisi, çeşitli deri ürünlerinin yapımı için aranılan bir malzemedir. Ama çok sayıda reptilin nesli tükenmek üzere olduğu için bu tür ürünlerden vazgeçmeliyiz. 2.2 Duyu organları Bir sürüngenin gövde yapısı ne kadar değişkense, duyu organları da o kadar gelişmiştir. Yılanın gözü kolayca ayırt edilir. Yuvarlaktır çünkü göz kapakları yoktur ve bu sebeple kapanamaz. Göz bebekleri kısık, yatay veya çoğu zaman bu çıngıraklı yılandaki gibi dikey, veya Yeşil Mamba’daki gibi yuvarlak şekilde olabilirler. Yuvarlak göz bebekleri olan yılanlar genellikle gündüzleri, kısık göz bebeklerine sahip olanları ise gece aktiftir. Bu şekilde hassas retinayı gün ışığından korurlar. Göz bebeklerinin şekilleri hiçbir şekilde yılanın zehirli veya zehirsiz oluşu ile ilgili ipucu vermez. Özellikle gece aktif olan ve daha ziyade yerde yaşayan sürüngenler için, görmekten daha önemli olan unsur, kimyasal uyarılara karşı olan hassasiyetleridir. Yılanların olduğu gibi kertenkelelerin de burun delikleri olmasına rağmen, bunlar sadece nefes alıp vermek için kullanılır. Dil, havadaki molekülleri yakalar ve Jacobson organı denilen, ve özellikle yılanlar ve kertenkelelerde kokuların alınmasında aslında en önemli rolü oynayan, damağın üst kısmındaki açıklığa taşır. Koku alma duyusu, hem besin, hem de eş bulmak konusunda herhalde en önemli duyularıdır. Özellikle yılanlar, yön bulmak için görme ve koku alma duyularına güvenmek zorundalardır, çünkü bizlerin sahip olduğu işitme duyuları yoktur. Dışarıdan görülebilen kulak delikleri yoktur ve dolayısıyla yılanların sağır olduklarını kabul edebiliriz. Bu eksik duyularını, yerdeki en küçük sarsıntıya karşı olan hassasiyetleri ile telafi ediyorlar. Kertenkeleler ise bariz bir şekilde seslere karşı tepki verirler ve gözlerinin arkasındaki kulak zarlarını rahatça görebiliriz. Gözleri, tıpkı bizim gözlerimiz gibi, göz kapakları ile kapanabilir durumdadır. Kuşlar veya köpek balıkları gibi, bazı sürüngenlerin de üçüncü göz kapakları, yani „tepegözleri“ vardır. Gözün iç kısmından başlayıp bütün gözü kaplar. İnsanlarda bile hala bu „tepegöz“lerin kalıntılarına rastlanır. Çıngıraklı yılanlar, çukur-engerekgiller ailesine aittir. Bu isim, gözler ve burun delikleri arasında bulunan bariz çukurlardan ileri gelir. Yaklaşık 3 mm enindeki organlar, 3/ 1000 santigrad derecedeki ısı farkını algılayabilecek bir membran ile kaplanmıştır. Bu organların tanzimi, çıngırak yılanının sıcakkanlı bir avın bulunduğu yönü kesin olarak tayin edebilmesini sağlıyor. Çukur yılanlarının avlarını kızıl ötesi kameradaki bir resim gibi algıladıkları varsayılır. 2.3 Sürüngenler omurgalı hayvanlardır Bütün sürüngenlerin %96’sını oluşturan 6000’den fazla tür, pullu sürüngenler sınıfına aittir. Dünya üzerindeki sürüngenlerin arasında açık farkla en çok çeşidi bulunanlar, yeşil kertenkeleler ve yılanlardır. Ama ayaksız birçok kertenkele türü vardır. Yılanlar, kertenkelelerden türemiştir. Bunun kanıtı, bu Boa Constrictor gibi dev yılanlarda görülen arka ayakların kalıntılarıdır. Kloakın solunda ve sağında küçük bir pençeyi farkedebiliyoruz. Bunlara mahmuz deniyor ve arka ayaklar ile kalçanın dejenere olmuş kemikleri halinde gövdenin içinden de uzanmaya devam ediyorlar. Yılanlar ile akrabalığı olan skinklere parlak kertenkeleler de denir, çünkü pulları gövdelerine yapışık, parlak ve kaygandır. Skinklerin kıvrılarak hareket etme şekline uyum sağladıkları açıkça görülebiliyor. Bize yılanların evrimlerinin nasıl gerçekleşmiş olabileceği hakkında fikir veriyorlar. Demek ki sürüngenler, kolları veya ayakları olsun ya da olmasın, omurgalı hayvanlardır. Bu kaplumbağanın omurgasından sadece kısa kuyruğu ve boynu görebiliyoruz. Gerisi kaplumbağanın kabuğu ile bütünleşmiş vaziyettedir. Kol ve bacak iskeletleri diğer omurgalılar sınıflarına göre allojeniktir. 2.4 Isı ayarlaması Reptillere terrariumda bakabilmek için hayvanların ihtiyaçları hakkında geniş bilgi sahibi olmak gerekir. Sürüngenler, kuşlar veya memeli hayvanlardan çok daha fazla fiziksel çevre faktörlerine bağımlıdırlar. Terrariumun tepesindeki enfra ruj lamba, reptillere bedensel faaliyetlerini açığa çıkarabilmek için ihtiyaç duydukları sıcaklığı sağlar. Vücut ısısının saklayan ve kaybolmasını engelleyen kıl veya tüyler ve derinin altındaki yağ tabakası, bütün sürüngenlerde eksiktir. Sürüngenlerin çoğalma oranı ve çeşitlilikleri tropikal ve subtropikal bölgelerde belirgin şekilde artıyor. Birçok reptil, öldürücü çöllerde bile hayatta kalmayı başarabiliyor. Sürüngenler vücut ısılarını dışarıdaki havaya uyarlayabiliyor. Onlara bu sebeple hematokrit denir. Ilımlı iklimlerde yaşayan reptiller, onlar için ölüm tehlikesi taşıyan ayazdan kaçmak zorundalardır. Kışı geçirmek için dondan korunabilecekleri yerler ararlar. 2.5 Yerli sürüngenler (10 fotoğraf) 3. Üreme 3.1 Yumurtlayan ve canlı doğuran reptiller Reptiller yumurtalarını iki yaşayışlı öncüleri gibi suda değil, karada bırakır. Parşömene benzer sağlam bir kese, onları aşırı kurumadan korur. Bu domuz-burunlu kaplumbağa gibi deniz kaplumbağaları da yumurtalarını karada bırakır. Ama bırakılan 150’ye yakın yumurta tamamen nemsiz bir ortama dayanamaz, böyle bir durumda kururdu. Karadaki nihai yaşamlarını, reptillerin bundan yaklaşık 250 milyon yıl önce sarısı bol, yumuşak kabuklu yumurtalar bırakabilmeyi başarmış olmalarına borçlular. Yumurtanın yapısı ve embrional gelişimleri, sürüngenleri ve onlardan türeyen kuşları, yumurtaları sadece suda büyüyebilen balıklardan ve iki yaşayışlı hayvanlardan ayırır. Bir reptil yumurtasının kabuğu, kuş yumurtasında olduğu gibi sert ve kireçli değildir. Kabuk sağlamdır, ama sert olmak yerine, esnektir. Yumurtaların kuluçkaya alınması veya yumurtadan çıktıktan sonra kuluçka bakımı yapılması, sürüngenler için çok istisnai bir durumdur. Bu istisnalardan biri de timsahlardır. Dişi timsahlar yumurtalarının başında nöbet tutarlar ve yavrularının daha kapalı yumurtaların içinde viyakladıklarını duyduklarında, yuvayı açarlar ve onları ağızları ile suya kadar taşırlar. Yavrular, 6 ila 8 hafta süre ile annenin, hatta bazen her iki ebeveynin de gözetiminde kalırlar. Sürüngenler genellikle yuvadan kaçarlar, yani yumurtadan çıktıklarında tek başlarına yaşayabilirler. Mesela bu alaca ağaçkakan gibi birçok kuş türünde tanık olduğumuz yavruların bakımı ve büyütülmesi, sürüngenlerde bazı istisnalar haricinde pek görülmez. Yılanlar ve kertenkeleler yumurtadan çıktıktan sonra ebeveynlerinin yardımı olmadan başlarının çaresine bakabilirler. Ancak bu durum aynı zamanda tehlike de arzediyor, çünkü yavrular diğer hayvanlar için son derece makbul bir av teşkil ediyorlar. Bu kayıplar, birçok reptil türünde çok sayıda yeni yavrunun gelişi ile dengelenir. Enteresan bir şekilde kuşların en yakın akrabaları olan birçok timsah, onlar gibi yuvalar yapar. Koparılmış ve bir araya toplanmış bitkileri toprakla karıştırıp, yaklaşık 200 cm çapında ve 70 ila 100 cm yüksekliğinde, koni şeklinde yuvalar inşaa edilir. Timsah türüne göre, büyüklükleri tavuk veya kaz yumurtasına benzeyen 10 ila 100 arası yumurta bırakılır. Dişi, yumurtaları gözlerine kestiren varanlar, kuşlar ve ayılar gibi hırsız hayvanlara karşı koruyabilmek için yuvanın yakınlarında durur. 3.2 Deniz kaplumbağasının yumurta bırakması (fotoğraflar) 3.3 Timsahlar ve yavruları (fotoğraflar) 4. Beslenme 4.1 Otçul ve etçil hayvanlar Sadece bitkilerle beslenen kara kaplumbağaları, sürüngenler arasında bir istisna oluşturur. Kara kaplumbağaları otlar, yapraklar ve yumuşak meyvelerle beslenirler. Suyun yakınlarında ve içinde yaşayan akrabaları ise daha çok etçil besinleri tercih ederler. Sürüngenlerin çoğunluğu etoburdur ve memeli hayvanları, ama aynı zamanda başka reptilleri de yiyerek beslenirler. Kara kaplumbağaları yüksek kubbeli kabukları ile, biraz daha düz kabuklu bataklık kaplumbağasından ve iyice yassılmış kabuğu olan su kaplumbağasından kolayca ayırt edilebilir. Kara kaplumbağalarının besinlerini koparacak veya öğütecek dişleri yerine sert çene köprüleri vardır. Bütün reptiller gibi kaplumbağalar da avlarını çiğnemek yerine bütün olarak veya parçalar halinde yutar. Kaplumbağalar dişsiz idare ederken, timsahlarda bunlardan bolca vardır. Böcekleri yakalamakta uzmanlaşmış olan bukalemun, besinine ulaşmak için sürüngenlerin dünyasında benzersiz olan bir teknik sergiler. Pullarının rengini bile bulunduğu ortama uydurabildiği için, gayet güzel kamufle olup bir noktada hareketsizce kalır ve yine reptiller arasında emsali olmayan gözleri ile uygun bir av arar. Birbirinden bağımsız olarak hareket edebilen gözleri, kalın birleşik göz kapakları ile çevrelenir ve koni şeklindeki yapıları ile sadece küçük göz bebeğini açıkta bırakır. Dil, ipe bağlı bir zıpkın gibi dışarı fırlar. Kalınlaşan ucunda avı hemen ağzına atabilmek için yerleştirip tuttuğu yuvarlak bir çukur bulunan dilin uzunluğu, beden boyunun yarısını geçebilir. 4.2 Zehirli yılanlar ve piton yılanları Neredeyse bütün reptiller gibi yılanlar da pusuda bekleyerek avlanır. İyice gizlenerek avı yakalamak için en uygun anı beklerler. Aynı yırtıcı balıklar gibi avlarını kol, el veya pençe kullanmadan, ağızları ile yakalayıp tuttuktan sonra yutmak zorundalar. Bunun için dişlerin olması şart. Açıkça görebildiğimiz gibi dişler son derece keskin ve geriye doğru eğimli ki, bir kere yakalanan av kaçamasın. Fare, sırayla her bir çene yarısının onu boğaza doğru çekmesi ile yutulur. Zehirli yılanların üst çenelerinde ayrıca zehirli dişleri vardır. Bunlar zehirli bir salgı bezi tarafından beslenirler. Sayıları, yapıları ve uzunlukları türden türe değişir. Zehirler, kimyasal bileşimlerinden dolayı değişik etkiler yaratır. Çıngıraklı yılanın zehiri böylece sinir bağlantılarını tahrip ederek solunum felci yaratır. Zehir çoğu zaman sadece avın felç edilmesi veya öldürülmesine hizmet etmekle kalmıyıp, aynı zamanda hazmı kolaylaştırmakta da etkili oluyor. Etçil sürüngenler avlarını derileri, kılları, kemikleri ve pençeleri ile birlikte yutarlar. Yılan tarafından yutulan bir sıçanın tamamen hazmedilmesi ve artıkların dışarıya atılması için yaklaşık bir haftanın geçmesi lazım. Dev yılanlar en çok tanınan yılan türlerindendir. Bunda etkili olan uzunlukları veya ağırlıklarının haricinde, özellikle son derece zarif desenleri ve parlak pullarıdır. 4.3 Dev yılanlar (4 fotoğraf)