1. Hirschkopf’daki toprak kayması 1.1 Feci bir doğa dramı Schwäbische Alb dağları’nın karışık ağaçlı ormanının yeşillikleri arasında Jura kayalarına has tipik beyaz sarı renkte dik bir kayalık parlıyor. Bu 600 metrelik kırık bir tabiat faciasının günümüzdeki tek şahidi. Binyıllardır dağ ve toprak kaymaları Schwäbische Alb’in yamacının gerilemesine neden oluyor. 13 Nisan1983. Mössingen civarındaki dağın üzerinde yoğun bir sis var ve günlerdir yağmur yağıyor. Yoğun sisin ardından ne çıkacağı henüz belli değil. Hiç kimse bu öğleden öncesinde dağın harekete geçmesine şahit olmadı. 70 futbol sahasına eşit bir yüzey kaymaya başladı, 700.000 kamyon dolusu toprak gürleyerek vadiye indi. Sis aydınlandığında, eski Hirschkopf artık yoktu. Daha biraz önce ormanlarla kaplı bir yamacın olduğu yerde boylamasına kaya duvarları meydana çıktı. Dağın eteklerinde büyük bir enkaz yıkıntısı yatıyordu. Gazeteler, radyolar ve televizyon bu tabiat faciasını naklettiler. (O-Ton: Haberlerden bir kesit) “Rhein ve Mosel nehirlerindeki su baskını geriliyor. Köln ve Koblenz bölgesindeki gemi trafiği muhtemelen yarın başlayacak, Düsseldorf bölgesinde ise büyük olasılıkla ancak yarın akşam. Schwäbische Alb’de son zamanlarda oluşan yoğun yağmur yağışından dolayı bir dağ erozyona uğradı. Mössingen civarında 820 metrelik bir dağ kitlesinden dört milyon metre küplük bir kaya ve toprak parçası koptu ve vadiye döküldü. Kırık 600 metre uzunluğunda. Yüzlerce ağaç kaya parçaları altında ezildi. Orman ve yollardaki zararlar bir kaç milyon markla ifade edilmektedir.“ 1.2 Toprak kayması Nisan başında Hirschkopf’ta üç günde toprağa düşen su miktarı normalde bir ay içinde yağan yağmura eşit. Su, dağdaki çakıl ve geçirgen kireç taşlarına akın etti ve ve geçirgen olmayan killi katmana kadar sızdı. Bu da flotasyona yol açıp, kaygan bir zemin oluşturuyor. Onun üzerinde bulunan toprak katmanları tutunacak yer bulamıyor ve vadiden aşağıya doğru kayıyor. Bazı yerlerde, onun üzerinde yatan tüm toprak kitlelerinin kaymasına sebep olan ayna gibi kaygan killi toprak, aynı boş bir tepsi gibi meydana çıkıyor. Bölge meraklılara kapatılıyor. O andan itibaren sadece bilimadamlarına giriş izni veriliyor. Yüzyılın olayını belgeselleştirmek istiyorlar ve bu çıplak yaşam alanını kaderine bırakınca ne olacağını bulmaya çalışıyorlar. Bölge kendi haline bırakılmadan önce enkaz altında kalan takozlanmış ağaçlar uzaklaştırlıyor. 2. Bir yıl sonra 2.1 İlk öncüler Hemen hemen tam bir sene sonra, faciadan sonraki ilk ilkbaharda, Mössingen civarındaki kayan bölgede kar örtüsü eriyor. İlk sade bitkiler bu yaşam alanına yerleştiler – yani öncü bitkiler. İlkbaharın erken dönemlerinde hindiba sapları topraktan çıkıyor. Toprak kaymasının olduğu düz bayırın her tarafında haftalardır yapraksız sarı çiçekler şimdiden solmuş bitkilerin yanında çıkıyor. Öncü bitkilerin özelliği çok çabuk bir şekilde yeni yaşam alanlarını fethetmesidir. Kısa sürede uçan polenler oluşur ve genelde rüzgar tarafından yayılır. Solgun da böyle öncü bir bitkidir. Yeni yaşam alanına hemen ayak uydurmanın en önemli koşulu bitkilerin filizlenme kapasitesidir. Hindibanın polenleri sadece 24 saat içinde filizleniyor ve yeni bitkiler büyüyor. Aynı şekilde solgun da bu kapasiteye sahiptir ve çok kısa zamanda minicik fidelerden ağaçcıklar büyüyecektir. Mart’tan itibaren toprak yaban arılarının genç kraliçeleri yiyecek arayışına çıkarlar. Kışı kaya çatlaklarında geçirmişlerdir. Kayan toprağın olduğu bölgedeki ilkbahar habercileri nektar ve polen açısından zengindir ve sevilen besin maddeleridir. Toprak arısı kraliçeleri için, sayısız yer altı sığınağı olan bu bölge bir devlet kurmak için uygundur. Kraliçe, balmumundan küçük çanaklar oluşturur ve oraya 10 -15 yumurta bırakır. 3 -5 gün sonra, biriktirilmiş polen stoğundan beslenen larvalar çıkar. Yumurtlamadan 3-4 hafta sonra tam oluşmamış dişi toprak arıları çıkar. Onlar yuvanın inşasını ve bakım aktivitelerini üstlenirler. Kraliçe ise zamanını sadece yumurtlamaya ayırır ve bir daha yuvayı terk etmez. Küçük toprak arıları iyi durumlarda yaz boyunca 600 arılık bir topluluk oluştururlar. Sonbaharda ise birbirleriyle çiftleşen dişi ve erkek arılar çıkar. Yaşlı kraliçe ve onunla beraber arı devleti yokolur; döllenmiş genç kraliçeler buldukları barınaklarda kışı geçirirler. 2.2 İrkintilerde ve çakıl çöllerindeki yaşam Dağ kaymasının kaygan zeminini oluşturan su geçirmeyen balçık katmanı, şimdi ise yağmurla beraber akarsu ve gölet oluşumunu destekler. Bu bölgenin yerlisi olan çimen kurbağaları, besin maddesi açısından fakir olan bu sularla yetinerek onları yumurtlamak için kullanırlar. Çimen kurbağası dişisi büyük öbekler halinde yüzlerce yumurta bırakır ve bunlar sırtına sıkı şekilde tutunmuş olan erkek kurbağa tarafından derhal döllendirilir. Kısa bir süre sonra bu yumurtalardan, çıplak gözle göremediğimiz planktonlarla beslenen kurbağa yavruları çıkar. Kurbağa yavruları besinlerini suyun yüzeyinde bile bulabilirler. Engelsiz güneş ışınlarının kayalara yansıması sayesinde, önceden gölgeli ve nemli orman toprağı olan yerlerde, sıcak toprak oluşmuştur. Bitki örtüsü olmayan çakıl çöllerinde 58 dereceye kadar çıkan değerler ölçülmüştür. Örneğin çevik kum böcekleri gibi sıcağı seven antropotlar yeni oluşan bu yaşam alanına yerleşmişlerdir. Bu kuru ortama ayak uyduran sayısız böcek vardır. Hırsız kum böceklerinin avı olan çekirgeler de bu kuru sıcaklığı severler. 2.3 Yaşam alanı sarp kaya Kayalık arıları kolay uyum sağlayabilirler ve narin bal peteği yuvalarını, düşmüş taşlara yapıştırırlar. Ancak kartonumsu yuvaları burada yağmurun tehditlerine karşı korumalı değildir. Kayalık arıları tavırları ile bu tarz yaşam alanlarına uygundur ve yuvalarını kendileri kuruturlar. Ama başka hayvanlar da bu yaşam alanını keşfetmiştir. Bir yırtıcı kuşun açısından bakacak olursak bu alan mükemmel bir avlanma alanı oluşturur. Gezgin doğanlar buraya gelirler ve uçan güvercin ve karatavukları yakalarlar. Avlarının tüylerini yerde yolar ve orada yerler. Belirgin şekilde kırık ve dik olan yamaç, yepyeni bir yaşam alanına dönüştü. Dik ötesi kaya duvarı, işletilmekte bulunan bir taş ocağına benzer. Bu açık sahada, Beyaz Jura’nın ince tortu katmanlarının yatay tabakalarını görürüz. Sıcak, derin olmayan bir denizi olan, mezozoik döneme ait tortulardır bunlar. Kuzgunlar, 50 metre yukarıya doğru dik açıdan yükselen kaya duvarını yavrularını büyütmek için kullanırlar. 3. Dört sene sonra 3.1 Ufak sular Faciadan dört sene sonra bir bölgenin geçirmiş olduğu değişimleri görüyoruz. Bitki örtüsü değişmiştir –yaz başında ilk orkideler çiçek açar – burada da lekeli yapraklı bir salep orkidesi vardır. Burada yarı kuru çimen topluluğu oluştu denilebilir. Zemine bağlantılı olarak bazı göletler kurudu, diğerleri ise bitki örtüsüz kaldı. Bazısı küçük ve bitkisi bol olan göletlere dönüştü. Bu göletler ise kurbağa ve kertenkele gibi sayısız amfibiye yuva oldu. Sarı göbekli kurbağalar için bitki örtüsüz, güneş ışınları alan küçük bir gölet yumurtalarını koyması için yeterlidir. Semenderler ise daha talepkardır. İlkbaharda dağ semenderleri etraftaki geçici ormanlara gider ve eş arayışına çıkarlar. Yumurtlayacakları sulara tamamen gölgede kalan yollardan geçmeleri lazımdır. Erkek semenderler kuyruklarının altında bulunan bir guddeden koku salar ve istekli dişi semenderleri kendine çeker. Tüm amfibiler hırsız gibi yaşarlar, yani hayvansal proteinle beslenirler –akrabalarının yumurtaları bile tutulan besin maddeleridir. Semenderler yaz başında, yumurtlamadan sonra suyu terkeder ve etraftaki ormana geri dönerler. 3.2 Enkaz birikintisi Kayan bölgenin her tarafında artık değişik karınca türlerine rastlarız. Enkaz ağzının fakir bitki örtüsüne rağmen karıncalar çok çabuk çoğalıyor ve yayılıyorlar. Karıncaların kendilerine ait „evcil hayvanlar“ beslemeleri sayesinde, bu öncü iş mümkün oluyor. Şekerli salgısını yedikleri yaprak bitlerine bakıp, onların sütlerini sağıyorlar. Bayırın her yerinde kolonilerine ait tipik tepecikleri bulunan „kara boz karıncalar“ neredeyse sadece bu ballı salgılarla beslenirler. Orta Avrupa’da en çok bulunan bu karınca türü yeni yaşam alanlarına „süt ineklerini“ de beraberlerinde getirirler. Burada düğün uçuşunda bulunan çiftleşmeye hazır kanatlı karıncaları görüyoruz. Karıncalar yaprak bitlerinin yumurtalarına, onları ilkbaharda beslenecekleri bitkilerin üstüne koymak için, kışın dahi bakarlar. Mart 1988’de Tübingen hükümet başkanlığından bir emir duyuruldu: Mössingen dağ kaymasının olduğu bölgedeki girişi olmayan kaya kırıkları, enkaz bayırları ve diğer enkazlar, nadir bitki ve hayvanların oraya yeniden yerleşebilmeleri için korunma altına alındı. 4. Yedi sene sonra 4.1 Bitki örtüsünün zafer alayı Bir zaman atlaması, erozyona uğrayan bölgenin faciadan 7 sene sonrasını yaz mevsiminde gösteriyor. Beyaz Jura enkazının çıplak bayırları yeni yaşamla doldu. Burada artık sadece ortama ayak uyduran öncü bitkiler bulunmuyor. Erozyonun alt kısımlarında hala humuslu ana toprak mevcuttu. Uçuşan ya da hayvanlar tarafından taşınan tohumlar hemen oraya yerleşip zengin çeşitli ahududu, mürver ve beyaz itboğanlardan oluşan çalılıklar oluşturdu. Enkazın verimsiz kayalık alanlarında bitki örtüsü daha yavaş gelişiyor ama burada bile ilerlemeler göze çarpıyor: örneğin adacıklar şeklinde zengin çiçekli otlar gibi. Birçok böcek için ideal bir yaşam ortamıdır burası. Nektar ve polen açısından da çok zengindir: şemsiye şeklindeki bitkilerin beyaz çiçekleri, tavus benekli kelebekleri kendine çeker, kekik otunun üstünde mavi ve kankırmızısı kelebeklerle, mavi çiçeklerin üstünde de boyalıhanım kelebeklerini görüyoruz. Kireçli kitlelere has geniş alanlara yayılmış olan çoban gülü, yeterince besin kaynağı oluyor. Zoolojide gerçekten ender bulunan kuş „ küçük balıkçıl“ dır. Yedi sene sonra gördüğümüz, kayan bölgenin yamaçlarındaki çakıl çölünün sadece öncü bitkilerle kaplı kalmadığıdır. Karışık ağaçlı ormandan uçan tohumlar, verimsiz topraklarda filizlenir, oralarda karagürgen ve akçaağaç veya çam ağacı gibi ağaçlar yeni yaşam alanlarını fethetmeye çalışırlar. Erozyon yüzünden körpe ağaçlara çok az besin sağlanır ve çoğu ölür ya da eğri ağaçlar şeklinde büyürler. Erozyonda devrilen ve kayan ağaçların gövdelerinin henüz hepsi çıkartılmamıştır. 4.2 Yaşam alanı ölü odunlar Geriye kalan ölü odun çeşitli yaratıklara yuva olur. Burada kırmızı ateş böceği bir karagürgenin odununa yumurtluyor. Karıncalar ölü odunu kemirip orada yuvalarını kuruyorlar. Yengeç familyasına ait olan tesbih böcekleri ve kırkayaklar çürük odunda yaşarlar. Kırkayaklar, salyangozlar ve solucanlar ölü odunun humuslu toprağa dönüşmesine yardım eder ve yeni yaşamlar için beslenme zemini oluştururmaya yararlar. Erozyondan sonra çakıl çölünde hiç humuslu toprak yoktu. Odunların ayrışımında mantarlar önemli rolü oynarlar. Hızlandırılmış film bir tırtılın ipliğe benzer hücrelerden oluşan mantarın gözeneklerinden, kabuğun altına doğru nasıl ilerlediğini gösteriyor. Mantar bu şekilde, ölü odun kökünden selüloz ve linyiti ayrıştırır ve bu besinler sayesinde mantar gövdesini oluşturur. Burada mürekkep mantarının 1 cm’den küçük çapı olan şapkasını görüyoruz. Birkaç gün içinde odundan mantarın gövdesi çıkar, sporlarını yayar ve yeniden parçalanır; aynı sarı gövdeli, şapkalı mantar gibi. Düz olan reishi mantarının gövdesi ise diğerlerinin aksine kayın ağacının kökünden çıkar ve yarım metre çapa sahiptir. Sarı saplı Sarcomyxa mantarı da, ne hayvan ne bitki ne de mantar olan bir varlık tarafından saldırıya uğrayana kadar ölü odundan beslenir. Bu organizma salya mantarının gençlik dönemleri ya da amibimsi hareketli bir plasma kitlesi olan miksomisettir. Besin maddeleri ön kısmından alınır ve tüm vücuda dağılır. Olgunlaştığında gövde olduğu yerde kalır ve meyve veren gövdelere dönüşür. Sadece 24 saat içinde sarı ve titrek plasmodyum binlerce sağlam, mavi parıldayan meyve veren gövdeciklere dönüşür. Şimdiye kadar kayan dağın ölü bitki örtüsünde 12 değişik çeşit salya mantarına rastlanmıştır. Bu tuhaf varlığın kesinlikle daha farklı türleri de vardır ama çok küçük olduklarından ve gizli büyüdüklerinden çok zor keşfedilirler. Bazı türlerin gövdesi ise salyangozlar tarafından sevilerek yenir ve onlar da bu bölgede sıkça rastlanan ardıç kuşlara yem olur. 5. Oniki sene sonra 5.1 Çakıl çölden çiçek cennetine 1995de, erozyondan 12 sene sonra, bölgede 6 tür orkide bulunmaktadır; örneğin: salep orkideleri, orman sümbülü ve göletlerin kenarında çokça bulunan „bataklık kökleri“. Orkideler çok kolay uyum sağlayabilirler ve döllenme için çok güvenilir bir metot geliştirmişlerdir. Nektar arayan böceklerin vücuduna, aynı bu küçük arıda gördüğümüz gibi, çok akıllıca bir mekanizmayla polen paketleri yapıştırırlar. Yaz başında ve yazın eski çakıl çölünün üstünde -kimileri için besin kaynağı diğerleri için yayılma yardımı olan- rengarenk bir çiçek ve böcek denizi artık orada parıldar. Tabiat koruması altında bulunun zambaklar ortamın büyük bir bölümünü oluştururlar; bir atmaca güvesi, gündüzleri aktif olan ve nektar emen diğer bir kelebek, çiçekleri ziyaret eder ve uzun burnuyla vızıldanarak bal özünü depolar. Teke sakalının sarısı, bir çiçek böceğinin ziyaret ettiği düğün çiçeğinin pembesi, „badem yapraklı“ bir sütleğenin yeşili, farekulağının sarısı, hasekiküpesinin kırmızı varyantı, büyük yavsanotunun mavisi ve şeftali yapraklı çan çiçeği değişik renkleri vurgular. Sayısız yağotu çiçeklerinin polenleri, -hala yeterince mevcut olan- larvaları ölü odunda gelişen, yalancı kovuk böceğine besin olarak yarar. 5.2 Yaşam alanı orman Ancak bazı alanlar tekrar 12 sene önceki erozyon sonrası gibi gözüküyor. Ayak izleri ve eşeleme kalıntıları, bunun sebebini açığa çıkarıyor: yaban domuzları toprağı nişastalı kök, solucan ve diğer yenecek şeyler bulmak için kazıyor. Anne yaban domuzu sürüsünü erozyon bölgesinden geçirir. Domuz yavruları daha doğumdan bir kaç hafta sonra anne sütüne ek olarak besin maddeleri bulmak için toprağı eşelerler. Anne domuz, öksürük otunun büyük yaprakları arasında dinlenmek için duraklar. Yaban domuzları nadiren gözlenebilirler. İyi duyan kulak ve gelişmiş burunları sayesinde insanları uzaktan tanırlar ve çalılıkların altına saklanırlar. Erozyon bölgesinin alt kısımlarındaki bitki örtüsü Hirschkopf’taki ormanlarda yaşayan av hayvanları için uygun bir sığınak oluşturur ve bu bölgeyi –kaya sansarı gibi- hırsız hayvanlar da dolaşır. Erozyon bölgesinin en alt kısmında yer alan büyük otsul bitki ve çalılık ormanı altında, nemli ve gölgeli bir yaşam alanı oluşmuştur - eğreltiotu ve yosunların tercih ettiği iklimdir bu. Yosun halıları toprak ve ölü odunları kaplarken eğreltiotları da yelpazelerini teşhir ederler. Bir zamanlar toprağı mesken edinen ilk bitki grupları gibi, sporlarla beraber çoğalırlar –burada spor kapsüllerini dışarıya doğru iten bir yosunu görüyoruz. Bu nemli yaşam ortamı ateş semenderinin avlandığı bölgedir. 6. Yirmi sene sonra 6.1 Bir sahanın değişimi Erozyondan 20 sene sonra Hirschkopf’taki hayvan ve bitki alemi değişime devam etti. Sayısız öncü bitki yokoldu. Onun yerine “Gymnadenia”denen ve çabuk yayılan bir orkide çeşidi türedi: birkaç metrekarede 200’den fazla çeşit mevcuttur. Aynı oranda, bu orkide çeşidine polen dağıtıcı hizmeti veren kelebek adedinde de önemli bir artış gözlemlenmektedir: Heleniyum çiçeğinin üstündeki gümüş yeşili kelebek, fırça otunun üstündeki bir Coronilla kelebeği ve ender görünen bir tırtıl olan kaplan kelebeği. İlk sene yuvalarını çıplak taşlara inşa eden yaban arıları yeni ortama alıştılar ve artık yuvalarını çalıların arasına kurmaktadırlar. 2003 senesinin sıcak yazı, erozyon bölgesinde izlerini bıraktı: çalılıklar öldü ve dik açıdan kayan küçük ağaç grubundan sadece derin kökleri olan bir meşe kurtuldu. Yine diklemesine ve zarar almadan duran ağaç grubundan görünen şu ki, Alb kısmen kaydı ama dağ komple kaymadı. Sayısız küçük gölet, toprak oluştu. Sadece 60-80 metre uzunluğundaki ve bazı yerlerinde 10 metre derinliğindeki, bayır pervazları ve dik kaya duvarı arasında oluşan sularda, cıvıl cıvıl bir yaşam vardır. Eskiden olduğu gibi kurbağa ve karakurbağalarının yumurtladığı sulardır buraları. Kurbağa yavru sürüleri ilkbaharda bu sulardan geçer ve sayısız genç anfibiler yazın doğdukları suları terkederler. İlk zamanlardan kalma dağ semenderinin yanı sıra ilkbaharda ayrıca başka bir semender türü de buraya çiftleşmek ve yumurtlamak için geldi. Su kalitesini önemsemeyen, çamur balıkları gibi balıklar suyun yüzeyine çıkarlar – yumurtaları kaçak yolcu gibi, su tavuğunun tüyleri arasında gölete taşındılar. Yusufcuklar ise kayan zeminde oluşan göletleri kısa bir süre içinde, hem avlanma hem de yumurtlama alanı olarak keşfettiler. Değişik türleri seneden seneye artıyor. Düz karınlı ve dört noktalı yusufcuklar yumurtalarını atarlar. Adonis yusufcuğu gibi küçük yusufcuklar ise bir çift olarak beraberce yumurtaları su bitkilerine yerleştirirler. 6.2 Bir doğa koruma bölgesi değişiyor 20 sene boyunca 500’ün üzerinde bitki türü bu yeni yaşam alanına, zaman içinde, yerleşmiştir - çoğu tekrardan yok olmuştur çünkü ilk senelerde yaşam alanlarını kaybetmişlerdir. Saçaklı centiyane, keten otu ve parlak kırmızı yapraklı leylekotu günümüzde bu erozyon bölgesinde yaşamaktadır. Daha büyük bitkiler bu alanı gerisin geriye fethediyorlar. Her geçen sene daha sıklaşan yeni orman, geçici bir süre için buraya yerleşen nadir bitkileri yerinden ediyor. Ancak kayan bölge hala durma aşamasına gelmedi, kırığın kenarındaki boylu boyunca varolan çatlaklar gerilmeye devam ediyor ve neredeyse hergün tepelerden kaya parçaları kopuyor. 1983 de meydana gelen Mössingen toprak kayması, alanın dramatik bir değişime uğramasına sebep oldu. Yamacın ortasında, hiç humuslu toprağı olmayan 250 metre genişliğinde bir çakıl çölü oluştu. Ona „biolojik sıfır bölge“ denilebilir. Tabiat koruma bölgesi ilan edilmesi sayesinde, burada bitki ve hayvan yerleşiminin „birbirini izleyen“ diye adlandırılan devamlılığı, öncü bitkilerin neredeyse bölgenin tümünü kaplayan orman ahalisi tarafından devralınması ile gözlemlenebilmektedir. Toprak kaymasının peyzajda açtığı devasa yara neredeyse tümüyle kapanmıştır. 2005 yılında bu bölge Almanya’nın en önemli coğrafi alanları listesine alınmıştır.