Bayern

Die Bundesländer

Bavyera

1.4.a Konum ve nüfus Bavyera devleti Almanya’nın en güneyinde olan eyalettir. Avrupa’nın orta noktasında yer almaktadır. Bavyera 70.500 km² olan yüzölçümüyle Almanya'nın en büyük eyaletidir. Bavyera'nın Çek Cumhuriyeti ve Avusturya ile sınırları vardır ve İsviçre’deki Bodensee ile kısa bir parça göl hududu bulunmaktadır. Baden- Württemberg, Hessen Thüringen ve Sachsen komşu eyaletlerdir. Bu eyalet yedi idari bölgeye bölünmüştür: Başkenti Würzburg olan Unterfranken, başkenti Ansbach olan Mittelfranken, başkenti Bayreuth olan Oberfranken ve Bavyera’nın kuzeyinde başkenti Regensburg olan Oberpfalz, ayrıca başkenti Augsburg olan Schwaben, başkenti Münih olan Yukarı Bavyera ve güney bölümünde başkenti Landshut olan Aşağı Bavyera. 1.4.b Nüfus Ana ikametgâhı Bavyera olup, aynı zamanda burada kayıtlı olan erkek ve kadın yabancıların tümü Bavyera halkı olarak sayılır. Bavyera’nın 12,5 milyonluk nüfusu vardır. Bu da her bir kilometre kareye 177 kişi düştüğü anlamına gelmektedir. Kıyaslama açısından, Federal Almanya Cumhuriyeti için bu rakam 230'dur ve Avrupa Birliği için de km² başına 116 kişidir. 1.4.c Bayrak Bavyera eyaletinin büyük arması altı öğeden oluşur. Armanın ortasında bulunan, kalp kalkanı diye adlandırılan, beyaz-mavi tipik eşkenar dörtgen desen Bavyera’nın bir devlet olarak bütünlüğünü temsil eder. Okay, wurde berücksichtigt Siyah arka plan üzerine altın renkte aslan Oberpfalz’ı temsil eder, bunun sağ yan tarafında olan kırmızı-beyaz üç sivri uçlu bahçıvan tarağı Yukarı, Orta ve Aşağı Franken bölgelerini temsil eder. Armanın aşağısında, soldaki mavi panter Eski Bavyera'yı ve sağ tarafındaki üç siyah aslan Schwaben’i temsil eder. Armanın üstünde, halkın tacı diye adlandırılan son öğe bulunur ve bu monarşinin düşüşünden beri halkın egemenliğini sembolize eder. Devletin büyük armasındaki kalkanı tutan iki tane aslan vardır. Devletin ufak arması, beyaz-mavi eşkenar dörtgen desenden ve halkın tacından oluşur. Bavyera’nın eşkenar dörtgen olan bir bayrağı ve de üst kısmında beyaz ve alt kısmında mavi çizgisi olan bir çizgili bayrağı da dâhil olmak üzere iki bayrağı vardır 2. Doğa alanı Bavyera dört doğal büyük peyzajı birleştirir: Bavyera’nın Alp dağlarını, Alp dağlarının önündeki araziyi, Doğu Bavyera’nın dağlık bölgesini ve Schwaben-Franken’in kayalık arazisini. Hepsi farklı gözükürler ve farklı oluşum geçmişleri vardır. 2.2 Alp dağları ve önündeki arazi Bavyera’nın Alp dağlarına Allgäu yüksek Alpleri, örneğin burada görülen Wetterstein sıra dağları, Karwendel sıra dağları ve Berchtesgaden Alpleri aittir. Alplerin oluşumu yaklaşık 30–35 milyon yıl önce başlamıştır. O zaman Afrika’nın düz topraı ile Avrasya düzlük toprağı birbirlerine çarparken taş kütleler katlanıp yukarıya doğru yükselmiş ve bu süreç bugüne kadar süregelmiştir. Dağların şekilleri çeşitli yıpranmaların şekillenmesinden oluşmuştur, günümüzde bu erozyon olarak tanımlanır. 1.500 metreden yüksek olan sıra dağlar, yüksek dağlar sayılır. Bu da dar alanda büyük yükseklik farkı meydana geldiği anlamına gelmektedir. Bavyera Alplerinin zirveleri genelde yaklaşık 2.000 metreye ulaşmaktadır. Sadece Zugspitze dağı, 2.962 metre yüksekliği ile bunların hepsini geçmektedir. Bu yükseklik farklılıklarından dolayı, diğer peyzaj alanlarına nazaran burada arazi daha sarptır. Derin dağ geçitleri, dar bayırlar ve sarp kayalık yüzeyleri tipiktir. Dağlarda ne kadar yükseğe ulaşılırsa, buna orantıyla ısı düşer. Yağışlar yoğunlaşır ve aynı zamanda rüzgar da gittikçe güçlenir. Alplerin bu özel ikliminde bitkiler daha yavaş büyürler. Bitkiler bu kademeli yüksekliklerin iklimine uyum sağlamışlardır. Değişik irtifalarda çeşitli bitki türleri büyür. 1.300 metreye kadar karışık, 1.700 metreye kadar kozalak ağaçlı orman büyür. Dağın daha yükseklerine çıkıldığında mimoza ve kavisli ağaç bulunan bir bölgeden geçilir. 1.900 metrede ağaçların sınırı aşılmış olur. Bundan sonra insan sadece kayaların arasında gezebilir. Kalıcı karın sınırı yaklaşık 2.500 ile 2.800 metre arasında başlar. Yüksek dağın zirvesi kar ve buz ile kaplıdır – buzul bölgesi. Dişli trenler ve teleferikler zirve bölgesinin herkese ulaşılabilir olmasını sağlamaktadır ve bu şekilde Alplerin manzarasına bakmak mümkün olmaktadır. Bundan dolayı Alpler, dünya çapında, dinlenme alanı olarak çekici bir ortam oluşturmaktadır ve aynı zamanda en çok ziyaret edilen turistik bölgelerden birisidir. Yılda 100 milyon insan kendilerine burada günübirlik veya hafta sonu gezisi yapma hakkı tanımaktadır. 50 milyon insan da yüksekteki vadilerde daha uzun tatiller yapmaktadır. Hemen hemen tüm dağlar kayak pistleri ve gezi patikaları ile parsellenmiştir. Her bir ayrı belde özellikle sporculara ve kür misafirlerine yönelik seçenekler sunmaktadır. Kayak ve snowboard gibi kış sporu çeşitleri odak noktalarından biridir. Buna rağmen, dağların dünyası bir macera oyunları alanı değildir. Eskiden ulaşılamaz ve ıssız olan vadiler, artık toplu turizmden dolayı dolup taşmıştır. Dağ ormanları, asansörler, yollar, otoparklar, dağ kulübeleri, restoranlar ve dükkânlar için gereken büyük alan ihtiyacından dolayı azalmaktadır. Ana sezonda, gezginler ve kayak yapanlar topluca geldiklerinde bitki örtüsüne zarar vermektedirler, bundan dolayı yağmur suyu durdurulamayacak şekilde vadiye akmaktadır. Hâlbuki balta girmemiş orman, çığlara ve erozyona karşı etkili bir korumadır. Alplerde yaşayanlar şöyle şakalaşıyorlar: „Eskiden, dağ bizi çağırıyor denilirdi, artık, dağ geliyor deniliyor.“ Bugünkü buzullar, bir zamanlar buz devrinde meydana gelen ve Alplerin önündeki araziye kadar ulaşan büyük buz fırtınalarından oldukça daha küçüktür. Halbuki, buzullar erimiş sular ile dolan havzaları yontarak göller oluşmuştur. Chiemsee bu tür bir havza gölüdür. Kuzeye doğru ve yan taraflarında buzul taşlar ile kısıtlanır. Buz devrinde yığılan ve bugünlerde peyzajda tepeler sırası olarak görünebilen kaya döküntüleri, buzul taşlar olarak tanımlanır. Bunlar buz kütlelerinin, buz devrinde ne kadar ilerlediklerini gösterir. En büyük göl, tümüyle Bavyera’da bulunan Chiemsee’dir. Bu göl Münih’in yaklaşık 60 km güneydoğusundadır. Bu gölde üç ada vardır: Beyler adası, Hanımlar adası ve Otluklar adası. Chiemsee gibi, başka havza gölleri olarak Starnberg gölü veya Ammersee, yelkencilik, yüzmek, gezmek ve bisiklete binmek için çok uygundur. Chiemsee’nin özel çekiciliklerinden biri II. Kral Ludwig’in inşa ettirdiği Herrenchiemsee şatosudur. Bir buzul taş birikimi tepesi üstünde durup kuzeye doğru bakınca peyzaj çok farklı gözükür. Toprak yassı ve düzdür. Yeraltında kaya taş vardır. Bu çakıl taşı tarlası, buz devrinde buzul taşlarından akan erimiş sular tarafından kaya taşları önüne yığılarak oluşmuştur. Münih bu tür bir çakıl tarlası üstündedir. 2.4 Dağlık bölge ve Kayalıklar Alplerin önündeki düz arazinin ve Tuna nehrinin kuzeyinde dağlık bölge bulunur. Bu bölge Kuzey Alman ovasına kadar uzanır. 400 km’lik kuzey, güney yayılımı ile Almanya’nın büyük peyzajları arasında en büyük ve en eski doğa alanını oluşturur. Dağlık bölge, Bavyera ormanındaki Arber dağında, 1.496 metre ile en yüksek noktasına ulaşır. Uzun ve değişken olan tarihini birçok şekilde görmek mümkündür. Burada, Rhön’de dağların ortasında eski volkanlar, bol ormanlı uzun dağ sırtları ve çok beldeli vadiler bulmak mümkündür. Bu dağlık bölgeler Alplerden daha kolay ulaşılabilir durumdadırlar. Buna rağmen, sert iklimden dolayı yüksekliği anlaşılmaktadır ve bu durum yoğun tarım faaliyeti için uygun olmadığı gibi yerler taşlıdır ve besleyici de değillerdir. Bazı yerlerde, gümüş veya kuvars gibi doğal kaynaklar bulunmaktadır ve bunlardan cam yapılır. Fakat çoğu doğal kaynaklar çoktan sömürülmüştür. Günümüzde yerli nüfus daha ziyade dağ madenlerini ziyaret eden turistlerden kazanç elde etmektedir. Doğudaki Oberpfalz ormanı ve Oberrhein arasında kayalık peyzaj bulunmaktadır. Kayalıklar, farklı sertlikler gösteren değişken taş tabakalardan oluşmuştur. Farklı erozyon hızından dolayı, her bir basamağı 100 metreye yükselebilen bir merdiven oluşmaktadır. 2.5 Ulusal park Ulusal park olan Bavyera ormanı, 1970’te Almanya’nın ilk ulusal parkı olarak hizmete açılmıştır. Verimsiz granit ve gnays taşı toprağından dolayı insanlar koruculukta, çiftçilikte, granit ve kuvars ayrışımında pek şanslı olamamışlardı. Zayıf kalan bölgenin ulusal parkın kuruluşundan dolayı, turizmle yeniden canlanma yaşaması bekleniyordu. Zaman içerisinde parkın hedefi şüphesiz başka bir hal almıştır. Turizm artık sadece ikinci sırada yer almaktadır. Öncelik ise, yeniden balta girmemiş ormana geri dönmüştür. Böylece Bavyera, Çek Cumhuriyeti’nin sınırında olan eşsiz orman ve dağlık bölge peyzajını korumaktadır. Ulusal park sınırdan ilerisine kadar uzar. Çekler bu bitişik bölgeyi Sumava adında bir ulusal park olarak ilan etmişlerdir. Böylece ormanlık bölge ender hayvanlar için yaşam alanı sunmaktadır, örneğin, 1846’da Bavyera ormanında soyu tükenmiş olan vaşak, günümüzde muhtemelen Böhmerwald’den göç ederek buraya yine gelmiştir ve burada ona rastlanılabilir. Bazı hayvanlar 1970’ten 1974’e kadar gizlice avlanılmıştır ve bu durum avcılar, çiftçiler ve doğayı koruyanlar arasında gerginliklere sebep olmuştur. Parkın sadece ufak bölümleri, sıkı kurallar altında turizm için kullanılabilmektedir. Bu şekilde sıkı ormanın içinden sadece az sayıda gezi patikaları geçer ve bunlardan ayrılmak yasaktır. Bu ön koşullara uymak şartıyla ulusal park, doğanın tabii işlemlerini araştırmak ve doğa hakkında bilgi edinmek için ideal şartlar sunmaktadır ve insanla doğanın beraberce yaşamasını sağlamak amacına ulaşmaktadır. 2.6 Tuna nehri Main ve Tuna nehri 400 kilometre uzunlukları ile Almanya’nın en uzun nehirleridir. Tuna nehrine akan meşhur nehirler şunlardır: Iller, Lech, Altmühl, Naab, Regen, Isar ve Inn. Hatta Tuna nehri toplam 2.840 km uzunluğuyla Volga’dan sonra Avrupa’nın ikinci en büyük ırmağıdır. Başlangıç noktası Hochschwarzwald ormanlarıdır. Ulm sonrası Tuna nehri Bavyera’dan akar ve Ingolstadt’ı geçer, sonra Weltenburg ve Kelheim manastırı arası Tuna nehri geçidine ulaşır. Bu peyzaj doğal güzellikleri açısından Avrupa Sertifikasına sahiptir. Bu noktadan itibaren Tuna nehri artık deniz trafiğine uygun bir ırmaktır. Tuna nehri 100 metrelik genişliğinden dolayı, Ren - Main -Tuna kanalından sonra uluslararası bir su yoludur. Regensburg’un arkasından verimli Gäuboden bölgesinin içinden geçip Avusturya sınırında bulunan Passau şehrine doğru devam eder. I. Ludwig ve II. Ludwig 19'uncu yüzyılın ortasından itibaren başlayan I. Ludwig’in hükümdarlık süresinde Bavyera’nın başkenti Münih, Alman ticaretinin, sanayinin ve kültürünün bir merkezi olmuştur. Bütün Almanya’dan şairler, ressamlar, mimarlar ve doğa bilimcileri bu büyük şehire gelmeleri için bir çağrı almışlardır. Yeni devrin ruhu hızlıca sanata ve edebiyata yansımıştır. 1848 devrimi ile gerçekleşen „Mart talepleri“, bakanlık sorumlulukları, basın özgürlüğü ve seçim reformu I. Ludwig’i istifaya zorlamıştır. Oğlu II. Maximillian sanatsever olarak babasının eserinin devamını getirir. Bunlarla birlikte kesin sosyal politik reformlar getirir ve bilimi esaslı bir şekilde teşvik eder. Maximillian’ın halefi II. Ludwig günümüzde bile hala „Masallar kralı“ olarak bilinir. 19’uncu yüzyılın ikinci yarısında iktidara gelmiştir. Fakat Kral II. Ludwig kısa bir sürede politika sahnesinden geri çekilir. Şatoların yapımına ve 16 yaşından beri onu büyüleyen, mest eden Richard Wagner’in müziğine kendisini bağlılık ile adamıştır. II. Ludwig ve Şatoları II. Ludwig dünyaca meşhur masal şatoları Neuschwanstein, Chiemsee’deki Beyler adasını ve Linderhof şatosunu yaptırmıştır. Fakat bundan dolayı özel hükümet kasası önemli ölçüde borç altına girer ve bu yüzden şatoların inşası tamamlanamamıştır. Neuschwanstein şatosunu ilk defa gören herkes kendisini bir masal dünyası içinde gibi hisseder: Neuschwanstein yüksekte sarp kayaların üstündedir ve bir sürü sivri kuleden oluşur. Kral II. Ludwig, masallar kralı, şatosunun aynen böyle olmasını istemiştir. 1869 yılında Neuschwanstein şatosunun yapımına başlanılmıştır. Yapımı toplam 20 yıldan fazla sürmüş ve büyük miktarda paraya mal olmuştur. Günümüzde Neuschwanstein, Avrupa’nın en meşhur şato yapıları arasında yer almaktadır ve yılda bir milyondan fazla ziyaretçi onu görmeye gelmektedir. 9 Haziran 1886’da Ludwig’in “ruhsal sorunlu” ve “ tedavi edilemez” olduğu ilan edilir ve hükümet tarafından ehliyetsiz kılınır. Bunun kısa bir süre sonrasında anlaşılamayan bir şekilde Starnberg gölünde boğulur. Doğu kıyısında bulunan bir haç bu masal kralını hatırlatır. Bavyera’nın en önemli kralları I. Ludwig ve II. Ludwig olmuştur. Birinci Dünya savaşından sonra, 1918’in Kasım ayında, monarşi yürürlükten kaldırılır. Nasyonal Sosyalizm zamanı Aşırı sağcılar yeni cumhuriyete daha başından beri karşı gelmişlerdir. 9 Kasım 1923'te Hitler „Komutanlık binasına marş“ düzenleyip ilk darbeyi dener ama bu Bavyera polis teşkilatı tarafından durdurulur. Fakat nasyonal sosyalizm önemli derecede zayıflatılamamıştır. 30 Ocak 1933’te Hitler’in iktidarı ele geçirmesinden sonra başka eyaletler gibi Bavyera da „eşitlenir“ ve resmiyetini kaybeder. Aynı zamanda 1933’te Münih Dachau'da ilk toplama kampı inşa edilir. Yahudi toplumu ve her türlü politik muhalifler acımasızca takibe alınırlar. Bavyera nasyonal sosyalizmin iktidarının merkezi olarak hizmet verir. Hitler Münih’i „Devrimin başkenti “, Nürnberg’i „ Reich Parti meclislerinin başkenti“ olarak tayin eder. Fakat bununla birlikte direncin işaretleri de vardır. Ön plana çıkan bir örnek, Münih’teki meşhur Ludwig Maximilian Üniversitesindeki Sophie Scholl, Christoph Probst, Alexander Schmorell ve Profesör Kurt Huber etrafında oluşan „Beyaz Gül“ örgüt çemberidir. Bu örgüt tehlikeli el afişleri ile bilgilendirme çalışmalarında bulunur ve bundan dolayı da giyotin ile öldürülürler. İkinci Dünya Savaşında Münih, Nürnberg ve Würzburg gibi Bavyera’nın şehirleri özellikle ağır bombardımana maruz kalırlar. Savaş bittiğinde Bavyera Amerikan işgal bölgesine aittir. Müteakip on senelik müddetler şehirlerin yeniden yapılandırılmasının ve yeni demokratik düzenlemelerin etkisi altındadır. 1 Aralık 1946’da Bavyera eyaletinin anayasası halkı tarafından büyük bir çoğunluk ile kabul görür. Kiliseler ve Manastırlar Doğal güzellikler ve şatoların yanı sıra Bavyera birçok kilise ve manastırlara sahiptir. Bu durumda Bavyera’nın dini açıdan bölünmüş olduğu dikkate alınmalıdır. Pek çok Schwaben ve Franken bölgeleri ve imparatorluk şehirlerinde reformasyon gerçekleşmiştir. Diğer taraftan, eski Bavyera, Romalı Katolik Kilisesine sadık kalmıştır. 16’ıncı yüzyılda eyalet karşıt reformasyonun merkezi olur. Birçok kilise yapıları yüzyıllardan beri yıpranmamıştır. Kilise yapımında Katolik baskınlığı ihtişamlı yapıları mümkün kılmıştır. Örnek olarak Steingaden’de bulunan Wies kilisesi, rokoko’nun ihtişamlı bir yapısıdır ve birkaç yıl önce Birleşmiş Milletlerin kültür organizasyonu olan, UNESCO onu dünya kültür mirası olarak ilan etmiştir ve böylece Katolik kilisenin gösterdiği bir cevheridir. Bu bölgelerin peyzajı ve kültürü özellikle manastırlardan dolayı özel bir ekillenme yaşamışlardır. Herrenchiemsee veya Mönchsdeggingen gibi yerler, başrahip bahçesi ve Klosterholz gibi parsel topraklar, ve Yalın ayaklılar sokağı ve Karmelitler sokağı gibi isimler eski manastırları anımsatır. Manastırlar, eğitim ve kültürü temsil ederlerdi. Bavyera’nın ortasında kültürün ve doğanın güzelliğinin buluştuğu Tuna Nehri’ndeki Weltenburg manastırında olduğu gibi, şehirler çoğu zaman manastır yakınlarında yapılandırılırdı ve bugün dahi ziyaretçileri kendilerine çekip definelerini göstermeye devam ediyorlar. Fakat zaman zaman ortaya çıkan su baskını ve sel basma tehlikesi eyaletin tehlike altında oluşuna ve ona karşı sorumluluğumuza dikkatimizi çeker. Gelenek Bavyera’da geleneksel olarak vatan ve geleneğe yüksek derecede önem verilir. Halk şarkıları, dansları ve müziği birçok Bavyera şehrinde ve belediyesinde hala yaşatılmaktadır. Vatan ve geleneksel kostüm cemiyetleri geleneklerin devamını sağlamaktadır. Bundan dolayı özel zamanlarda Bavyera'nın geleneksel kostümlerini giymek hiç de sıra dışı değildir. Hatta bunlar bazen daha basitleştirilmiş halleri ile gündelik kıyafet olarak bile kullanılır. Bavyera’nın geleneksel kostümlerine, meyhaneler haricinde şehir ortamında daha az rastlanır. Bu tip yerlerde daha çok personel geleneksel kostümler giyer. Münih’te, Oktoberfest zamanında doğal olarak şehirde geleneksel köstüm giyme zamanıdır – o zaman yaşlı ve gençler rüstik deri pantalon veya rengârenk etekli önlük ve bluz ile görülürler. Münih Yapı, tarih ve binalar Eyaletin başkenti Münih’tir. Bu şehir, 11° 34' 60'' doğu boylamda ve 48° 8' 60'' kuzey enlemde yer alır. 13’üncü yüzyıla kadar Regensburg, Bavyera’nın başkentiydi. Daha sonra Münih onun yerini aldı. Bugün Münih 1,3 milyon nüfusu ile Berlin ve Hamburg’dan sonra Almanya’nın üçüncü büyük şehridir ve km² başına 4.150 kişilik nüfusu ile tüm Alman büyük şehirleri arasında en yüksek nüfus yoğunluğuna sahiptir. Diğer önemli Bavyera şehirleri Nürnberg, Würzburg ve Passau’dur. Münih’in ufuk çizgisine bakılınca az olan ve şehir merkezi dışında kalan yüksek yapılar dikkat çeker. Geçmiş yıllarda Münih, Frankfurt’tan sonra Almanya’nın ikinci önemli finans merkezi olarak gelişmiştir, bu da burada çok sayıda banka ve sigorta şirketi bulunduğu anlamına gelmektedir. Münih’in kuruluşunda para büyük bir rol oynamıştı: 1158 yıllında dük aslan Heinrich Isar üzerinden geçen bir köprü yaptırmıştır. Heinrich, bu köprüyü yaptırırken, onu kullananlardan geçiş ücreti almak için, nehirde rahiplerin yaşadığı bir noktayı seçmiştir. Münih’in doğuşu bu şekilde olmuştur. Daha iyi bir savunma sağlayabilmek için orta çağda şehir onu çevreleyen bir duvar ile kaplanmıştır. Günümüzde sadece ortaçağdan kalma şehir kapıları vardır: Sendling, Isar ve en son 19’uncu yüzyılda nihai olarak yeniden inşa edilen Karl kapısı. Karl meydanı ve Karl kapısı adları prens Karl Theodor tarafından verilmiştir. Elbette Münihliler arasında "Stachus" ismi yerleşmiştir. Satchus’tan yola çıkarak 300 metre uzunluğundaki alışveriş bölgesi Kaufingerstrasse, iç şehrin merkezi olan Marienplatz’a varır. Buraya az kişi yerleşmiştir ama gün içinde kalabalıktır. Burası hemen hemen sadece dükkân ve idari binalara hizmet eder. Marienplatz’ta belediye binasının yanı sıra, bankalar, kafeler, oteller, restoranlar kiliseler ve aynı zamanda kadınlar kilisesi bulunur. Yuvarlak kubbeler şehrin meşhur bir simgesidir. Münih’in çok sayıda yüksek binası bulunmadığından dolayı kadınlar kilisesinin yaklaşık 100 metre yüksekliğindeki kuleleri uzaktan gözükür. Doğrudan şehir merkezinde olan Maximilianstraße en özel ve pahalı alışveriş caddelerinden birisidir. Burada Dior, Versace veya Chanel gibi ünlü moda tasarımcıları mağaza açmışlardır. "Dört Mevsim" gibi pek çok lüks otel de Maximilianstraße yakınında olduğundan dolayı bu mağazalar rağbet görür. Görkemli ve uzaktan kolayca görünebilen bir yapı da Siegestor’dur (Zafer kapısı). İkinci Dünya Savaşından sonra büyük miktarda zarar görüp yeniden yapılmıştır ve barış için bir anıttır. Schwabing asrın 20. yüzyılla dönüm noktasında sanatçılar için bir semt olmakta verimli olmuştur. Burada o zaman tarihe geçmiş çok sayıda edebiyatçı ve ressam yaşamış ve bu semtle bütünleşmişlerdir. Schwabing semtindeki Leopoldstraße dolaşmak ve alışveriş yapmak için çok uygun bir çevredir. Birçok yan sokakta ufak ama nezih dükkânlar ve sokak kafeleri vardır. Münih’in en önemli müzeleri, resim galerisi olan üç Pinakotek’tir: eski, yeni Pinakotek ve 2002 Eylül’den beri Modern Pinakotek, ve tabi Teknik Müze olarak Alman Müzesi. Olimpiyat alanı ve stadyum Her şehrin bir dinlenme alanı olmalıdır. Bunlar sadece parklar ve ormanlar değil, yüzme havuzları, spor ve oyun alanları da olabilir. İngiliz bahçesi veya 1972’de, 20. yaz olimpiyatları için inşa edilen Olimpiyat parkı gibi. Bu vesileyle 3 km² büyüklüğündeki Olimpiyat parkı üç spor tesisini kaplayan ve göze çarpan bir tente çatı tasarımıyla yapılmıştır: Olimpiyat salonu, Olimpiyat yüzme binası ve Olimpiyat stadyumu. Bunun yanında 300 metre yüksekliğinde Olimpiyat kulesi Münih'in gökyüzüne doğru yükselir. Oyunlar için metro ve hızlı trenle halka açık banliyö ulaşımı genişletilmiştir ve şehir içinden uzak yerlere ulaşır. Şehiriçi, bu süreçte yayalar bölgesine dönüştürülmüştür. Maalesef bu spor etkinliğine, Filistinli teröristler tarafından İsrailli olimpiyat sporcularına karşı düzenlenen eylemden dolayı, gölge düşmüştür. 2005 yıllında, 2006 dünya futbol şampiyonası için yeni bir stadyum inşa edilmiştir – Allianzarena. Bu stadyum, Almanya’nın en modern futbol arenasıdır. FC Bayern München veya TSV 1860 München oynadığında bu yapı takımların renklerine göre kırmızı veya mavi renkte ışık saçar. Stadyum aynı zamanda, modern ve çekici olmak isteyen şehrin bir „Giriş kapısı“ olup şehrin sınırını belirler. İngiliz bahçesi Münih’teki, İngiliz bahçesi dört kilometre karelik alanıyla dünya'nın en büyük şehir parkıdır. Isar’ın seyrini kabaca takip ederek, daha sonra ulaşılan tesisler ile şehrin güneyinden kuzeyine kadar uzanan bir yeşil bant oluşturup şehrin en büyük dinlenme alanını sunar. Bu park, çoktan 200 yıl önce halk parkı olarak resmen ilan edilmişti. Tesis o zaman, Amerikalı Thompson’nun savunma bakanı makamında olmasına rağmen başlattığı güçlü bir sosyal angajman inisiyatifi ile meydana gelmiştir. İngiliz bahçesinde görmeye değer tipik şeylerden bazıları, klasik bir pavyon olan Monopterus, Japon çay evi ve Çin kulesidir. Son ikisi Japon imparatorunun hediyeleridir. Bira bahçesi olan Çin kulesi aynen göl evi gibi, güneşli günlerde sevilen bir ziyaret yeridir. Burada simit, bira ve bando müziği eşliğinde kestane ağaçları altında Bavyera'nın bira bahçesi kültürünün sefası sürülür. Münih, kalbi olan bir dünya şehridir ve bu özellikleriyle beraber yılda yaklaşık 4 milyon turisti kendine çeker. Ekonomi Sanayi ve hizmetler Bavyera, ekonomisi çok güçlü ve zengin bir eyalet olarak bilinir. İkinci Dünya Savaşından sonra tarım eyaleti olmaktan teknoloji eyaleti olmaya doğru gelişmiştir. Bavyera’nın ekonomi politikası imkânlarını başarıyla kullanmıştır: Bavyera, onar yıllık süreler dâhilinde Almanya çapında kalkınma açısından başı çekmiştir. Bu duruma göre, nüfusun her bir bireyi başına düşen ekonomik güç bazında dünyanın en yüksek olanları arasındadır. Eyalet, Baden Württemberg ile beraber uzun süredir en iyi iş piyasası bilânçolarına sahiptir, başka bir deyişle, Alman eyaletleri arasında en düşük işsizlik oranına ve en güçlü iş sağlama dinamiğine. Bavyera’da ortalamanın üstünde sayıda insan serbest çalışanlardır. Yaklaşık her Euro’nun ikisinden birisi Bavyera sanayisinden dünya piyasasına açılıp kazanılmaktadır. Bavyera’da araştırma ve geliştirme için, brüt yurtiçi üretimi bazında ortalamanın üstünde harcama yapılır. Birleşik alan eyaletlerinin arasında devlet harcamaları toplamına yatırım payı en çok olandır - buna rağmen büyük farkla Almanya’nın en düşük kişi başına düşen borçlanma oranına sahiptir. Büyük alanlara ihtiyaç duyduklarından dolayı ticaret ve sanayi bölgeleri çoğunlukta şehrin dışındadırlar. Çoğu çalışanlar, çalıştıkları yere yakın olmayı tercih ettikleri için konut yapımı bu gelişimi takip etmiştir ve bundan ötürü şehir dışında kiralar önemli derecede daha azdır. Bundan kaynaklanan, şehrin civarındaki alana yayılmaya banliyö oluşumu (Suburbanisierung) denir ve İngilizce dilinde kullanılan “suburb“ (banliyö) kelimesinden alıntıdır. Her şeyden önce, ticaret bölgesine nakil ve sevk işlemlerinin sorunsuz olmasını sağlamak amacıyla banliyö bölgelerinin ulaşım ağına bağlantısı iyidir. Münih’in ticari bölgesine günümüzün en son teknoloji ve medyası uygulanmıştır. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Münih, ileri teknolojinin merkezi olmuştur. Şehir büyümüştür. 50’li yılların sonrasında nüfus ilk defa milyon sınırına ulaşmıştır. Pek çok işletme üçüncü dereceye ait sektöre, yani hizmet sektörüne yerleşmiştir, örneğin, medya ve sigorta işletmeleri. Avrupa Patent Bürosu da Münih’tedir. Bununla birlikte 800 tane ileri teknoloji işletmesi olan, optik ve elektroteknik, otomotiv sanayi, makine üretim, mikro elektronik ve bilgi işlem teknolojisi işletmeleri de Münih’te yer alır. Bunlar haricinde Münih önemli bir medya şehridir, çok sayıda telekomünikasyon ağı, gazete ve kitap matbaaları, radyo yayın istasyonu merkezleri ve televizyon yayını işletenler vardır ve tabi Bavaria Film Stüdyosu da dâhil olmak üzere 400 tane de film üretimi yapan işletme mevcuttur. Tarım Bavyeralılar insanların yaşamak için ihtiyaç duydukları gıda maddelerinin neredeyse hepsini kendileri üretmektedirler. Eyaletin doğal peyzajı çeşitli olduğu gibi tarımı da bir o kadar öyledir. İyi toprak, tarla üretimi ve özel yapılan ekim için avantajlıdır; kırsal alan hayvan yetiştirmek için uygundur ve besin maddesi düşük olan kısmında yer alan orman tahta sağlar, su depolar, hayvan ve insanlara dinlenmek için yaşam alanı sunar. Çiftçiler tarla toprağı işlemeye ve besi hayvanı yetiştirmeye yatırım yapmışlardır. Eskiden 80 çiftçinin ürettiğini artık sadece üç tanesi üretebilmektedir. Çiftçilerin işleri önemli ölçüde mekanizedir. Böylece köy hayatı çok değişmiştir. Bu arada artık tarımcılık ile alakası olmayan daha çok insan burada yaşamaktadır. Onlar bürolarda, fabrikalarda veya dükkânlarda çalışmaktadırlar. Kırsal alanda yaşam daha ekonomik olduğundan dolayı genç aileler artık buraya yerleşmişlerdir. Bavyera’nın güneydoğusunda, Tuna nehri boyunca, Regensburg ve Vilshofen arasında Gäuboden veya Dungau bölgesi vardır. Çiftçiler üç yıl süren meyve değişimi için uzmanlaşmışlardır. Üç yılda bir başka bir meyve yetiştirirler, çünkü bu şekilde toprak dinlenir ve böylece meyve hasadı sabit kalır. Allgau Alplerinin önündeki arazide, kırsal alan işletmeleri önceliklidir. Yuvarlak bir hesaba göre, 300.000 inek yılda bir milyar litreden fazla süt üretir. Yerel mandıralar Almanya’nın toplam peynir üretiminin çeyreğini üretir. Emmentaler ve Bergkäse dünyaca bilinen peynir çeşitleridir Özel ekim kültürleri Özel ekim kültürleri sadece ısıyı iyi koruyan, kireç içeren lös gibi çok verimli topraklarda yetişir. Özel ekim kültürleri, ancak büyük iş yükü ve yoğun bakım ile ufak alanlarda ekilen faydalı bitkilerdir. Tipik Bavyera özel ekim kültürleri şöyledir: Mainfranken asması (üzüm şarabı), Nürnberg bölgesinde sebze yetiştirme ve Hallertau’da maya otu. Yetiştirme ufak şirketler tarafından yapılır. Ürünler çok çabuk satılmalı veya daha çok muameleye tabi tutulmalıdır çünkü normalde çabuk çürürler. Bu her zaman sorunsuzca işlemediği için işletmeler yüksek risk taşırlar. Her bir işletme başına düşen riski azaltmak amacıyla işletmeler kooperatif olarak birleşmişlerdir. Ayrıca insanlar beraberce daha güçlüdür çünkü sonuçta her bir ufak yetiştirme bölgesi ile büyük miktarda üretim mümkün değildir ve uzun vadede böyle bir ekonomik kazancın uzun ömürlü olacağını garanti edemez. Aynı zamanda birçok çiftçi için üretim miktarının yanı sıra kalite de önemli bir faktördür. Hallertau maya otu olağanüstü kalitesinden dolayı dünya piyasasının zirvesinde yer alır ve dünyanın maya otu üretiminin üçte birini teşkil eder. Maya otu bira üretiminin önemli bir parçasıdır. Bu ot, biranın baharatını ve dayanıklılığını sağlar. Bavyera eyaletinin özel cazibesi çeşitliliğinden kaynaklanır. Bu sadece onun harika peyzajı ve yaşayan geleneklerini korumakla sınırlı değildir, ayrıca her alanda güncel kültürel gelişimlere, sanat veya teknolojiye açık olmasıdır. Bavyera böylece gelenekler ile modernlik arasında köprü kurmanın mümkün olduğuyla birlikle hatta Avrupa bölgesinin kimliğinin bir parçası oluşturabileceğini göstermiştir.