Maria

Bilder im Wandel

Meryem Ana, incilin esas kadın şahsiyetidir. O kutsaldır, bütün devletlerin ve halkların koruyucusudur. İnsanlar yüzyıllardır ona sayısız duaları okumuştur ve sayısız insanlar onun koruması altına girmişlerdir. Tüm azizlerde olduğu gibi onun şahsı da yüzyıllar geçtikçe değişmektedir, ona yönelik farklı düşünceler vardır. Fakat Meryem Ana tasvirleri giderek çelişkili algılanılmaktadır: Bakireden doğma, hizmet eden ve söz dinleyen kız – bunlar ataerkil bir dinin tasvirleri midir? Meryem Ana’ya tapmanın tarihçesi incilde başlar. 1. İncilde Meryem Ana Yeni Ahitin en eski bölümü olan Markos incilinde İsa’nın annesi Meryem’in henüz fazla önemli bir rolü yoktur. Meryem’e Hazreti İsa’nın doğumu hikayesinde önemli bir rolü tanıyan, müjdeci Matta, ve özellikle daha sonra Luka’dır. Galile’nin önemsiz ve ufak bir şehri olan Nasıra’ya gönderilen melek Cibril, Meryem’e oğlu İsa’nın doğumunu önceden bildirir. Genç bir kadın olan Meryem henüz evlenmemiştir. Eski İsrail’in ataerkil toplumunda tanrı genç bir kadına yönelir – gelecek Mesihi Nasıra’lı genç kıza emanet eder – rahiplere ve hükümdarlara değil. Meryem, meleğin sözlerini dinler ve tanrının yönergesine güvenir. Müjdeciye göre önemli olan, Meryemin tanrının oğlunu doğurması değildir, daha doğrusu Meryem’in mesajı dinlemesi ve tanrının dileğini yerine getirmesi. O-Ton Pfarrer Andreas Ebert: „Meryem bir bakıma merkezî bir figür değildir, fakat yine de Yeni Ahit’te doğumla ilgili, Hazreti İsa‘nın annesi olarak çok önemli bir rolü vardır. Sadece annesi olduğu için değil, bu rolü nasıl üstlendiği de önemlidir, konuyu aslında anlamadığına rağmen razı olur, samimiyet gösterir. Her şeye rağmen şöyle söyler: ‚Evet, öyle olsun. Olmasına izin veriyorum.‘“ Hazreti İsa’nın doğumunun haricinde Meryem’in figürü ahitlerde kayıplara karışır. Müjdeciler ancak bazı bölümlerde Hazreti İsa’nın annesinden bahsederler. İsa’nın çarmıha gerilmesi bile incilde farklı şekilde anlatılır – Hazreti İsa’nın çarmıhın altındaki annesinden her müjdeci bahsetmez. Buna rağmen ilk hristiyanlara göre Meryem ilk baştan özellikle hürmet gösterdikleri merkezi bir şahıstı. O-Ton Dr. Christoph Kürzeder: „Selamet öyküsündeki önemli pozisyonu kutsallaştırmaya yol açmıştır. Kilisenin eskiden beri, gerçekten çok eskiden beri tapılan azizlerden biridir, hem dini inancın kadın figürü olarak ilk zamanlardan beri çok önemli bir şahıstır. Bu önemini elbette yaşam hikayesine de borçludur, eşlik etmesiyle – Hazreti İsa’yı sadece doğurmamıştır, onu ayrıca yetiştirmiştir ve ona eşlik etmiştir. Böylece ona en yakın insan olmuştur. Kutsal saygıda bu durum da önemlidir. Meryem’in anneliği elbette genel olarak anneliğin bir örneğidir: Annelik hayatın temel tecrübelerinden biridir, bu halde önemli bir savunmacıya dönüşür: İnsanlar annelerine giderler ve ondan bir şeyi rica ederler. İşte böyle önemli bir savunmacıdır, en yüksek kademeye başvurmadan daha ziyade hemen ona yönelir insan.“ 2. Meryem Ana’ya tapmanın oluşumu Milattan sonraki ilk yüzyıllarda, genç yaştaki hristiyanlık eski çağın farklı düşüncelerden ve hayallerden oluşan tanrılar dünyasıyla karşılaşmıştı. Tüm Akdeniz bölgesinde güçlü ve önemli tanrıçalar mevcuttu. Bu tanrıçaların bazı özellikleri halkın Meryem Ana’ya karşı gösterdiği kutsal saygıya intikal etmişti. Kafasında hilal bulunan Babil tanrıçası Astarte – daha sonra Meryem Ana’nın sunumlarında da bulunan bir sembol – veya aynı şekilde hilal taşıyan Yunanlı tanrıça Artemis. Burada ilahi oğlu Horus’u emziren Mısır tanrıçası İsis de muhtemelen özellikle etkili olmuştur. O-Ton Dr. Christoph Kürzeder: „Elbette Akdeniz bölgesinde bazı örnekler vardır. Mısır’da özellikle İsis ve oğlu Horus vardır. Eski hristiyanlıkta bu çok belirgin bir paraleldir. Burada özellikle ‚Maria lactans‘ da denilen sembol vardır, yani oğluna meme veren Meryem Ana. Emziren Meryem Ana, kesinlikle eski Mısırlı örneklere dayanır. Ayrıca elbette Küçük Asya’da çok etkin olan Artemis kültü vardır. Efes boşuna önemli bir kült mekanı değildi – Meryem Ana’nın öldüğü ve onun mezarının bulunduğu mekan. Fakat eski çağda aynı zamanda insanların Artemis’e tapdığı mekan.“ İncilin geleneklerine ve eski çağdaki tanrıçaların örneklerine dayanarak hristiyanlığın dindar halkında henüz ilk dönemlerde Meryem Ana’ya yönelik özel bir kutsal saygı meydana gelmiştir. Erkeklerin etkin olduğu kilisede ve yine erkek ağırlıklı bir tanrı tasavvurunda Meryem Ana hristiyanlığın kadın tarafını canlandırabilmiştir. O-Ton Dr. Christoph Kürzeder: „Musevi geleneklerde erkeğin son derece hakim olduğu bir tanrı tasavvuru mevcuttur. Böylece Meryem Ana henüz başlangıçta tanrının kadın tarafı varsayılmıştır. Ayrıca insana sevgi gösteren bir figür olarak sayılır. Tanrının azizlerin yoluyla şifa vermesi, muhtemelen en belirgin şekilde Meryem Ana’da gerçekleşir. O, tüm yaşam alanlarında benimsenen önemli bir şahısa dönüşür. Zor durumlarda en önemli savunmacı ve yardımcı.“ O-Ton Pfarrer Andreas Ebert: „Bence önemli olan içtenlik ve korunma hasretidir. İnsanlar – özellikle kadınlar – tamamen erkeklerin hakim olduğu bir toplumda yaşamaktalardı, kilisede de erkekler bazen acımasızca egemen olmuşlardı, hiç bir rolü olmayan kadınlar köle olmuşlardı, evlendirilmişlerdi veya manastıra itilmişlerdi. Kadınların fazla şansları yoktu. Meryem Ana ise, kadınlara – ama kesinlikle erkeklere de – hayatın başka bir tarafını göstermişti: Hakimiyetin yerine örneğin koruyuculuk. Henüz Orta Çağda içtenliği ve güvenliği temsil eden ‚koruyucu kaputlu Meryem Ana‘ vardı. Bu merhameti, şefkati ve yakınlığı insanlar her hangi bir erkekten, hatta erkek bir tanrıdan bile beklememişlerdi, çünki erkekleri bu şekilde algılamamışlardı. Bana göre insanların ruhunda bu annelik ve kadınlık unsurlarını dini inançlarına da dahil etmeye yönelik bir ihtiyaç mevcuttu. Katolik ve ortodoks dinlerde bu ihtiyaç bir bakıma Meryem Ana’yla karşılanmıştı.“ 3. Reformasyon ve kutsal saygının eleştirisi Dindar halkta Meryem Ana’nın önemi giderek artmıştı. Fakat reformasyon döneminde kutsal saygıya yönelik eleştiriler de ortaya çıkmıştı. Azizler – ve özellikle Meryem Ana – artık bu kutsal saygının sayesinde sadece tanrının lâyık olduğu bir pozisyona ulaşmıyorlarmıydı? Luther gerçi özel ve kutsal şahsiyetlerin anılmasını prensip olarak reddetmiyordu, fakat azizlere tapılmasına karşıydı. Çünki: „Tanrının ve insanların arasında sadece bir aracı vardır: Hazreti İsa.“ Luther’e göre Meryem Ana dini inançta bir örnek fonksiyonuna sahip olabilirdi, fakat kendisi şifayı ne yaratabilirdi ne de verebilirdi. O-Ton Pfarrer Andreas Ebert: „Luther Meryem Ana’ya çok saygı duyardı, hem reformasyondan sonra bile. Şarkı kitabının bir yorumu hakkında katoliklerin de takdir ettiği, Meryem Ana’ya övgüler sıralayan çok güzel bir makaleyi yazmıştı. Ama elbette ilahi, ya da yarı ilahi olarak değil, daha doğrusu kardeş veya örnek olarak.“ Meryem Ana’nın reformasyon kiliselerinde özel pozisyonunu kaybetmesiyle birlikte tek şifa vericinin Hazreti İsa olduğu vurgulanmıştır. Ancak bu arada kadın ilkesi de kaybolmuştur. O-Ton Pfarrer Andreas Ebert: „Protestanlıkta Meryem Ana inancı yoktur. Bu bir bakıma bir noksanlıkdır. Aslında gerçekten olumlu bir telâfi de yoktur – dini inancın bu düşünce dünyasında kadınlık aslında mevcut değildir.“ Katoliklerin dünyasında – özellikle halkta – Meryem Ana‘ya yönelik kutsal saygı daima önem taşımıştır. Bazı hac yolculukları ve dini bayramlar Meryem Ana’ya bahşedilmiştir. İnsanlar şundan emindir ki, dertleri ve çileleri açısından Meryem Ana onların savunmacısıdır. Tüm zor durumlarda Meryem Ana onların yardımcısı ve refakatçısı olabilir. Adak levhalarında insanlar Meryem Ana’nın desteğine yönelik teşekkürlerini ifade ederler. Buna karşı resmi katolik doktrin şöyle söylemiştir: Merhameti ve şifayı yaratan Meryem Ana değildir. Aziz bir savunmacı olarak aracılık yapabilir, ama kendisi meydana getiremez. Ancak ona saygı gösteren halk bu tasarımı kabul etmemişti. O-Ton Dr. Christoph Kürzeder: „Teologlar sürekli ikaz ederler – hem hac geleneklerinde de şöyle ifade edilir: ‚Meryem Ana’nın şefaati beni kurtardı.‘ Elbette genelde şöyle söylenir: ‚Meryem Ana yardımcı oldu‘. Bu teologların bir düzeltmesidir, ki teoloji açısından anlaşılırdır, ama insanların günlük hayatında fazla önemi yoktur. Meryem Ana basit olarak güçlü bir savunmacı olarak algılanmaktadır, genelde bunun dogmatik-teolojik açıdan doğru olup olmadığına dikkat edilmez.“ 4. Bakireden doğma ve Meryem Ana dogmaları Meryem Ana’nın dindar halkta aralıksız sevilmesine rağmen reformasyonun getirdiği aydınlanmayla birlikte incilin metinleri eleştirilmeye başlanılmıştı. Artık özellikle mucize öyküleri tenkitçi bir şekilde soruşturulmaktaydı. Bu arada bakireden doğma da şüpheli görülmekteydi. Onun anlamı nedir acaba? Meryem Ana çoğu hristiyanlara göre dinlerinin merkezi bir unsuruydu. Meryem Ana bütün dünyada sayılmaktaydı. Fakat mantıklı bir dünyada bakireden doğma teorisinin biyolojik bir gerçek olduğunu iddia etmek artık mümkünmüydü? O-Ton Pfarrer Andreas Ebert: „Bakireden doğma elbette katolik bir teori değildir, daha doğrusu İsa’nın bakireden doğduğu incilde yazılıdır, Matta ve Luka bunu birkaç defa söylemişlerdir. Doğal olarak çoğu insana bunu biyolojik açıdan anlamak kolay gelmez. Buna rağmen, doğuma cinsel faaliyetin yerine dinlemenin, içtenliğin, yani bu tutumun yol açtığı esaslı bir ifadedir. Günümüzde bakirelik konusu isabetli bir benzetmemidir yoksa değilmidir, bu tartışılabilir elbette. Çünki hemen cinselliğin reddi sözkonusudur, yani sanki seks yapmadan bile çocuğu olmuş gibi. Bence çağdaş insanların çoğu bunu artık anlamamaktadır. Bu halde bakireden doğmanın esas manevi ifadesini öğretmek günümüzde pek kolay değildir. Fakat derin bir manası vardır.“ İncilin sözlerini ve düşüncelerini öğretmek, mantıklı ve aydınlanmış bir toplumda giderek zorlaşmıştı. Bakireden doğma teorisi, kilisenin cinsellik düşmanlığının bir parçası olarak algılanmaktaydı. Kusursuz ve saf Meryem Ana kutsal saygının merkez noktasına dönüşmüştü. 19. yüzyılda ve 20. yüzyılın ilk yarısında Meryem Ana bir bakıma kadın ve aile düşüncesini de etkilemişti. Buna misal olarak sayısız görüngülerin ve hac ziyaretlerinin yanısıra katolik kilisenin çıkardığı Meryem Ana teorileri de sayılabilir. O-Ton Dr. Christoph Kürzeder: „19. yüzyılda Meryem Ana oldukça uysallaştırılmıştı. Yani ona kesinlikle ahlaki düşüncelere ve namusa dayanan bir rol özgülenmişti. Hizmet eden bir kadının rolünü, yani bu alçak gönüllülüğe indirilmiş bir kadın rolünü iletmişti. Özerk bir kadının rolü örneğin 18. yüzyılda çok daha yaygındı. 18. yüzyıl bu güçlü kadın düşüncesiyle çok daha rahat uğraşmıştı, kadının güçlü olmasına izin vermişti.“ 1950’de Papa XII. Pius nihayet son Meryem Ana teorisini açıklamıştı – Meryem Ana’nın bedeninin cennete kabulünün öğretisini. Meryem Ana ölümünden sonra „bedeniyle ve ruhuyla cennetin ululuğuna“ kabul edilmişti. Bu dini öğreti, Meryem Ana’nın dindar halkta eskiden beri gördüğü kutsal saygıya dayanmıştı, ancak eleştiriye de sebep olmuştu, örneğin protestan hristiyanlar tarafından. O-Ton Pfarrer Andreas Ebert: „Meşhur protestan derinlik psikologu Carl Gustav Jung, Meryem Ana’nın bedeninin cennete kabulü teorisi çıkınca protestanların dehşetine rağmen çok hoşlanmıştı. 50’li yılların başlarında şöyle söylemişti: ‚Evet, kadınlık bu sembol seviyesinde nihayet cennete kabul edilmiştir. Kadınlık bir şekilde ilahiliğe dahil edilmektedir – bu da aslında eksikti.‘ Ona göre babadan, oğuldan ve kutsal ruhtan oluşan kutsal üçlük, erkek ağırlıklı bir durumdu, ve aslında bir dörtlüğe ihtiyacımız vardı. Dördüncü faktör ise ona göre kadınlıktı. Bu teorinin anlamı belki farklı da olabilirdi, fakat Meryem Ana’nın cennetde bir yeri olduğunu, yani bir bakıma tanrının yanında … bu düşünceyi derinlik psikolojisi açısından çok harika olarak nitelendirmişti!“ 5. Meryem Ana tasviri ve kadının rolü Toplumun kadının rolü hakkında sürdürdüğü tartışmalarla ve feminist bir teolojinin ortaya çıkmasıyla birlikte, zamanla Meryem Ana’nın sonuçta erkeklerin hakim olduğu bir toplumdan etkilenmiş bir kadın rolünü mü temsil ettiği soruşturulmuştu. Meryem Ana tasvirlerinin kadının toplumdaki rolünün bir ifadesi oldukları iddia edilmeye başlanılmıştı. Saf ve alçak gönüllü Meryem Ana’nın, söz dinleyen kızın tasviri aynı zamanda kadının bastırılmasının bir tasviri de değilmiydi? O-Ton Dr. Christoph Kürzeder: „Bence önemli bir nokta şudur ki, kilise sadece erkeklerin hakim olduğu bir tanrı tasvirini savunmamaktadır, aynı zamanda erkeklerin hakim olduğu ve Meryem Ana’ya elbette belli rollerin bağlandığı bir kilisedir. Bu rollerin teoloji tarihinde sürekli uğradığı değişimler çok enteresandır. Bugünkü duruma bakarsak, tekdüzen bir tasvir mevcut değildir. Dindar dünyada elbette 19. yüzyıl hakimdir, ama teolojik tartışmada birçok farklı hareketler vardır. Örneğin ‚yeni Havva‘, güçlü bir kadın olarak özerkliği ve özgüveniyle kendi yolunda ilerlemektedir, ve alçak gönüllüce evet demesine rağmen bağımsız ve istekli olarak davranmaktadır.“ O-Ton Dr. Christoph Kürzeder: „Meryem Ana’nın tarihçesine bakarsak, onun son derece uysal olduğunu farkederiz. Tasvirleri sürekli değişmiştir. Cennetin kraliçesi, çarmıhın altında acı çeken kadın, kollarında ölmüş oğlunu tutan Pieta, veya Hazreti İsa’nın doğumu, yani sevinç dolu bir olay: Tarihde Meryem Ana’ya karşı kutsal saygının sürekli değişen ağırlık noktaları olmuştur. Bugün artık oldukça zor bir noktaya ulaşmış bulunuyoruz, çünki Meryem Ana tasvirlerimiz hala 19. yüzyılın etkilerini göstermektedir. Lourdes’un bakir gebelik tasviri halen katolik kilisenin ideallerinden biridir. Dolayısıyle bu önemli din figürüne yönelik uzun bir süredir yeni tasvirler araştırılmaktadır. Burada elbette çağdaş sanatlar sözkonusudur. Onların görevi, sürekli yeni tasarılarla hayatımızda örnek şahsiyet olabilecek, manevi açıdan çok değerli bir kadın figürünün düşüncesini tanımlamakdır. Burada elbette duyguların da çok önemli bir rolü vardır. Ayrıca kadın rolünün değişmesi de çok önemlidir. Meryem Ana bir bakıma yanlız yetiştiren bir anneydi. Güçlü bir kadın tipini temsil etmektedir, aslında çok modern bir kadın tipini. Böylece zaman akışında sürekli değiştiğini söyleyebiliriz.“ Meryem Ana tasvirleri değişmektedir. Henüz incilde yazarlar onu farklı şekilde yorumlarlar. Kilise tarihi boyunca Meryem Ana’ya yönelik kutsal saygı erkeklerin hakim olduğu bir dine bir kadınlık unsurunu ilave eder. Günümüzün görevi, modern bir kadın rolüyle de uyum sağlayan çağdaş bir Meryem Ana tasvirini bulmaktır.